2019 Orhangazi- Ultra Maratonu 90k

Kilometrelerle yüzleşmenin bir bedeli birde şekli vardır. İlk göz ağrım olan cappadocıa ultra trail öncesi yarış stratejisini belirleyip kafamdaki soru işaretlerini bir an önce çözmem gerekiyordu. Bunlar sırasıyla antreman programı, ekipmanlar beslenme ve vücuduma yükleyeceğim antreman dozu. 2019 ultra hedeflerim için 2018 tam çözme zamanıydı. İlk olarak beslenme ve takviyelerdi kafama takılanlardan biride jel kullanımıydı. Bunu İstanbul yarı maratonu ve İstanbul maratonunda kullanma fırsatı buldum. Ama bana ne kadar getirisi olduğunu tam olarak çözememiştim. İkincisi ultralarda teknik iniş ve çıkışlarda baton kullanımının faydaları ve stabil parkurlarda ne kadar yük olacaktı batonla ilgili daha önce salamon runningin düzenlediği haftasonu antremanlarında tekniklerini çalışmıştık. Bu soru işaretlerini birleştirerek Kapadokya ultra yarısında buton kullanmamaya karar verdim. Çünkü ciddi anlamda bana yük oluyordu. Beslenme de ise 63 km boyunca 2 adet jel kullandım. Midem adeta bunları bana gönderme diyordu. Böylelikle 2019 İznik ultra 90 k parkurunu butonsuz ve jel almadan koşmaya karar verdim.
Artık gün geldi çattı. Örnek köyden startla birlikte hafiften yağmur yağmaya başladı. Yarış öncesi hava raporu son ana kadar değişkenlik gösteriyordu. Ne giyeceğimizi ve ne gibi yedekler alacağımıza bir türlü karar verememiştik.
Sölöz burnu ve sölöz arası ilk maceramız su geçişiydi. Keyifli bir şekilde grup halinde su geçişini bazı arkadaşlar ayakkabılarını çıkararak geçti. Ben ve Burak direkt bilek boyunu aşan derinlikteki sudan ayakkabılarımızı çıkartmadan geçiş yaptık. Zeytinliklerin arasından kaygan balçıkları geçmeye çalıştık. Hemen hemen ilk cp. olan sölözü 15 kmyi 1.32 dakikada topluca girmiştik. Hemen ayaküstü beklemeden bir şeyler atıştırıp çıktık. Hava gittikçe kötüleşiyordu. Narlıca’ya 8 km kala kar yağışı başladı. Stabil bir parkuru geçiyorduk o anda. Kar yağışını görüntülemek için Ercan ile bir video çekimi yapıyorduk. Ercan’ın : ‘’ Hadi Remzi kar yağıyor, koş koş arkadan kovalayan var ‘’ esprileri bizi keyiflendirmişti. 2 cp olan Narlıca’ya gelmiştik. Hemen hemen hedefimizden az da olsa geri de kalmıştık. Burada gerekli ikmalleri yapıp fazla beklemeden çıkmamız gerekiyordu. Yanan sobanın sıcaklığı bizi adeta uyuşturuyordu. Bu istasyondaki çorba, zeytin, ekmek ve kola baya bir toparladı bizi. Hedef şimdi müşküleydi. Zemin iyice ağırlaşmıştı, çıkışlar her adımda geri götürüyordu inişler ise kontrolsüzleşiyordu. Bu nokta da Cahit önde gidiyordu. Bir süre sonra beraber koşmaya başladık tamamen Müşküle köyüne odaklı gidiyorduk. Zeminin artık ayakkabılar da 1 kilo ağırlık yaptığını hissediyorduk.
Müşküle köyüne vardığım da Alperen karşıladı beni. Burada cut off 25 dakika kalmıştı. Diğer arkadaşlar geliyor mu diye sordu. Ama hava o kadar soğumuştu ki arada ne kadar fark vardı bilemedim. Suları doldurduktan sonra Alperen sen burada fazla zaman kaybetme bir an önce çık dedi. Bir sonra cp. Süleymaniyeydi. Bundan sonraki istasyon zaman sınırını riske atmamalıydım. Bir yandan da arkadaşlar Müşküleyi geçti mi diye soruyordum kendime. Hava şartları iyice bozulmaya başladı. Rüzgarın şiddetli çamurun yoğunluğu işleri iyice güçleştiriyordu. Hedefim Süleymaniye’ydi. 10 km vardı artık seçici olmayacaktım. Yoluma ne çıkarsa basıp gittim. Çamur, balçık, su çünkü kuru yere basmak için yön değiştirenler kayıp düşüyorlardı. Bir de inişler de yan basmaları işlerini iyice zorlaştırıyordu. Süleymaniye’ye geldiğim de 52 km’yi 08.05 dakika almıştım. Arkadan hemen Cahit geldi takviyeleri aldık. Özellikle soda ve kola iyi geliyordu. Buradaki soba ısısı vücut dengemi bozuyordu. Bir an önce çıkmam gerekiyordu. Sonra Cp.’ye geldiğimde Özcan’ın geldiğini gördüm. O da hemen bir şeyler atıştırıp çıkalım dedi. O arada Hakan ve Hilmi de gelmişti. Özcan ile ben biraz önde başladık. Buraya kadar zorlu parkuru geçmiş olsak da daha önümüz de nasıl bir parkurla karşılaşacağımızı bilemediğimiz için 32 km daha vardır. Vasat bir hazırlık dönemi geçirdiğim için sürekli tedirgindim. Parkurun çoğunu geride bırakmıştım. Hedefimin 1.5 saat gerisine düşmüştüm. Artık tek hedefim Derbentti. Buraya kadar grubun arkasında kalmamalıydım. Bu beni psikolojik olarak bozacaktı. Derbent gün batımı 19.45’di. En azından bu bölümü grupla tamamlamam gerektiğini düşünerek biraz daha önde gitmem gerekiyordu. Bu parkuru daha önce 4 defa bitiren Özcan’ın tecrübelerinden faydalanmam gerekiyordu. Süleymaniye çıkışında Özcan ormana girmeden reflektif yelekleri ve kafa lambasını takmamız gerektiğini aksi takdir de ilerde bunları yapmanın daha zor olacağını söyledi. Rüzgar çok sert esiyordu. Kuytu bir yere geçip gece moduna girdik. Aslında Derbent’e yedekleri değiştirip öyle hazırlanacaktık. Derbent’e doğru giderken Ercan’ı yarışı bıraktığını öğrenince moraller iyice bozuldu. Hava şartlarından dolayı birçok yarışmacının Cp.lerde yarışı bıraktıklarına şahit olmuştuk. Buda doğal bir şeydi. Ultralarda sıkça görünen bir şeydi. Neyseki Ercan herhangi bir sakatlık ve hipotermine girmeden bırakmıştı. Ne de olsa tecrübeliydi. Neyi nerede yapacağını biliyordu. Derbent’e geldiğimiz de 68. kmdeydik ve bu mesafeyi 11.08 dakika da geçmiştik. Derbent’deki Cp. de biraz beslendikten sonra reflektif yelek ve kafa lambası kontrolünden sonra çıkış yaptık. Tam anlamıyla geceye düşmüştük. Önümüz de son cp. Çamdibi köyü vardı. Toplam da 20 km kalmıştı. Çamdibi’ne yaklaşırken telefon çaldı. Telefonu açmak zorundaydım Kesin finiş de bizi bekleyenlerdi. Arayan Kemal Kahramandı. ‘’ Abi neredesin ‘’ diye sordu. Çamdibi’ne 2 km kaldığını söyledim. Özcan’ın Derbent’ de çıkış yapmadığını, kendisini görüp görmediğimi sordu. Özcan ile beraber numaraları okutmuştuk ‘’ şuan beraberiz herhangi bir sorun yok ‘’ dedim ve o bitmeyen Çamdibi köyüne nihayet varmıştık. Bu arada gruptan Hakan, Hilmi ve Cahit’in Derbent’den çıktıklarını öğrendik. Buda bizi baya bir rahatlattı. Son cp. olan Çamdibinde özel sunumlarını koymuş çok keyifli bir ortam yaratmışlardı. Bu nokta da neredeyse hiçbir şey yiyemedik. 2-3 tane zeytin ve birkaç yudum kola aldım. Artık enerjim %100 bitmişti. Son 4-5 km kaldığını artık bitti diyen görevlililerin desteğiyle çıktık. Ve artık sona doğru gelmenin rehavetiyle yok yok 90 km koşup son 500 metrede rotadan çıktığımızı yazmayacağım  Arkamızdan gelen özel bir araç ‘’ Abi yanlış gidiyorsunuz kaleden içeri girmeniz gerekiyordu’’ dedi. Finiş yaklaşmanın rahatıyla son işareti kaçırmıştık buda bize 600 metreye malolmuştu. Finişe giderken Esra ile Arzu’nun ‘’ Bu remzi değil mi ‘’ diye konuştuklarını duydum. El salladım. İlerde beni karşılamaya gelen Orkun çekimdeydi. Beraber finişe girdik. Aynur ve Ercan’ın da orda bizi karşılamasıyla zorlu bir ultrayı bitirmiştik. Organizasyon da cp. lerde görev alan bize destek veren İzniklilere ve zirvedekilere, emeği geçen herkese teşekkür ederim . İznik güzel bir deneyim oldu. Sporla kalın…